27 Mart 2012 Salı

Marjinaller ve Normaller

Marjinallerin normallere veya toplam nüfusa oranı, geleneksel istatistik ve toplumbilim sınırları dışına çıktı.

Çünkü:

Bir: Marjinalliğin çeşidi arttı. Bunun nedeni ise, normal baskısının artması değil, azalması.

İki: Skolastik bilgi ve çerçeveleri çöküyor. Bu bir epistemolojik geçiş dönemi ve dene-yanıl daha geçerli bir yöntem.

Marjinaller ve normaller arasındaki aşk ve nefret filminin mutlu sonu:

Marjinal başarıya ulaşır. Başarı, albümleri çoksatan bir pop yıldızı olmak değildir, toplumu değiştirmektir. Toplumu değiştirmek bir amaç değildir, bir araçtır, düşünen insanlar yaratmanın bir aracı.

Mutsuz son:

Normaller kazanır, marjinal asimile olur veya ölür.

Tüm bunlar, 2000-2010 arası için bile demode bilgilerdi ama global konsensusta hala yer bulamadılar. Ancak bıçak gibi somutlar.

Yeni ve gerçek durum şu:

Normaller normallere zarar vermeye veya onları yok etmeye başladı. Buna, burjuvazinin yumurtlayan tavuk proleteryaya işkence etmesi veya onu öldürmesi, denebilir. % 99’un 39. Harami’den sonra, ‘tieyyt layn’ demesi, denebilir.

Ya da sürpriz bir durum geliyordur. Kimbilir?

Marjinaller marjinallere normallerin marjinallere zararı kadar, belki bazan daha çok zarar verirler ama bu marjinalleri azaltmaz, arttırmaz da.

Geçmişte, abdallar gibi marjinallerin normallerle savaş olmayan, hatta ticaret olabilen ilişkiler kurabildiğini, yani farklılıkların birarada makul biçimde yaşayabildiklerini biliyoruz ama o zaman kilometre kare başına nüfus çok azdı. Yani, gerektiğinde kızmayabilmek için, yalnızlık / boşluk yeri yeterince vardı.

Şimdi ise, aynı farklılıklar bile birarada yaşıyamıyor. Ya çıkarları çatışıyor, ya çıkar birliğine aymıyorlar, ya da panik durumundalar. Çünkü birbirimize gereğinden fazla yakınız ve toplumsallık bir zulüm.

Sorun, normallerin de birarada yaşayamamaya başlaması. Örneğin. İstanbul Kasımpaşa’da Anadolu azınlıklarından en az 10 farklılık var ve su yüzüne çıkmayan bir birbirinden hoşnutsuzluk var. Aile içi çaıtşmalar ise fecaat düzeyinde.

Bu neo-liberalizmin 3. onyılındaki son momentle ilgili. Pastanın en azından kreması bitti. Örneğin, İstanbul’da talan edilecek boş arsa bittiği için, eski talan edilenler de dahil olmak üzere, devlet talanı (pardon kentsel sit alanı oluşturma ve kentsel dönüştürme süreci) başladı. Dolayısıyla, insanlar birbirine düştü.

Çıkarlar / varlıklar çatışınca ne olur?:

Güçlüler güçsüzleri bir köşeye kadar sıkıştırır. Sonra ısınan gazlar  patlar.

Kasımpaşa’da Afrikalı-Kürt-Çingene iç / sivil savaşı başlayalı çok oldu. en az şiddet kullanlar Afrikalılar, en yabancı / diğer onlar, en yeni azınlık yine onlar. Bu ilginç bir durum.

Bu konu devam etmeli. Burada es.

(26 Mart 2012)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder