26 Mart 2012 Pazartesi

Reklamcılar, Avukatlar ve Doktorlar

Hitler reklamı tartışmasının bir başka yüzü:

“Özetle, sorumluluk marka sahibinde ve reklamcısındadır. Ürün satmak için insanlık suçu işlemiş bir caniye reklamda yer vererek sebep oldukları toplumsal rahatsızlığın muhasebesini, akşam başlarını yastığa koyduklarında kendileri yapacaklardır.”


Dinime küfreden Müslüman olsa:

İnsanlık suçu işlemiş birini reklamda kullanmak ayıp, günah, suç veya başka bir şey ama:

İnsanlık suçu işlemiş birini bir avukatın savunması legal, normal, ahlaki, vd.

İnsanlık suçu işlemiş birini tedavi etmek bir doktor için legal, normal, ahlaki, vd.

İnsanlık suçlarını insanın midesini kaldırana kusturana dek haber yapmak, legal, normal, ahlaki ve yayın ahlakına uygun, vd.

Tartışma şu noktada:

“Meslek jargonunda, ‘advertising’ ve ‘shock’ kelimelerinin birleştirilerek ‘shockvertising’ adı verilen bu reklam stratejisi, Darren W. Dahl’in ‘Journal of Advertising Research’te yayınlanan makalesinde şöyle tarif ediliyor: ‘Sosyal değerleri ve kişisel idealleri bilinçli olarak ihlal ederek hedef kitlesini ürküten ve rahatsız eden’ reklam stratejisi.”

Tam herşeyi birbirine karıştırmış adamımız. Mental konfüzyon, kültürel konfüzyon, kültürel şizofreni birarada yani.

Toplumu değiştirenler marjinallerdir, yoksa toplum kendi kendini yer bitirir. Marjinaller her zaman yararlı değişiklikler yaratmazlar, zaten amaçları bu değildir. Amaçları normalden kaçıştır.

Neden?

Norm öldürür. Ahlak, hukuk, din öldürür. Tımarhaneye, hapishaneye atar. Sürgüne yollar. İnsanlık suçu işler.

Anormal olanla şok edici olan arasında çook geniş bir spektrum  vardır.

Reklam gündelik yaşamın kültürolojisi alanına girer. Banalliğe ve lümpenliğe girer. Normal banal ve lümpendir zaten. Banal ve lümpen normalin, sosyal değerleri ve idealleri yoktur. Olsaydı, son 30 küsur yıldaki neo-liberalizm ve neo-globalizm işlemezdi. İşledi, çünkü kitle sayesinde işledi. Bu durumda, entellektüele b.k yemek düşer. Kitle razı, burjuvazi razı. Onların bayağılıklarının ve paçavralıklarının derdi onlara düşmez.

Dönelim başa:

2 metinde örneklediğim kişi veya kurumlara bu reklamı eleştirme hakkı düşmüyor. Çünkü kendileri daha önce yeterince insanlık suçu işlediler.

Bu reklamı eleştirme hakkı kime düşer?

Walter Benjamin’e...

O da salakça öldürülmesine izin verdi ne yazık ki...

Yani, ölü bir tarihin ölü bir kültürünü irdelerken., bir şeyleri / onu  yaşatmaya çalışmak faşizm ve engizisyondur.

Ölen bir kültür üzerine diskur, yine erken ölen biri tarafından yazılmıştı (Caldwell).

Ölülerin bir yanı çok işe yarar:

Hatalarının çözümlenmesiyle, yeni hataları engelleterek, yeni ölülerin oluşmasını engellemeye...

(26 Mart 2012)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder